21 Eylül 2013 Cumartesi

New York Maceralarım

Oturduğun yerden nasıl dünya turu yaparsın?
Bu soruyu ''yattığın yerden nasıl para kazanırsın'' sorusundan türettim. Sahi hiç bir şey yapmadan nasıl bir şeyleri elde edebilirsin, nasıl istediğin gibi yaşayabilirsin? 
Bu sorunun cevabını babadan zengin değilsen ya da doğuştan şanslı değilsen,rüyanda görürsün arkadaş. 

Ben ne babadan zengin nede çok şanslı bir adam değilim. Tıpkı senin gibi, en az senin kadar şansızım şuan bu yazdıklarımı kafasını sallayarak onaylayan arkadaş..en az senin kadar..

Biri elimden tuttusun ve bu oksijenini tükettiğim toprağına bastığım gezegeni bana göstersin diyerek hiç bir babayiğit gelip elinden tutmaz babacım. Sen ancak oturup film izleyeceksin ve yönetmenin keyfine göre sana nereyi nasıl gösteriyorsa öyle bileceksin. Midnight Express filmindeki gibi Boğaz köprüsüne kurban olduğum İstanbul'u bombok gösterir ama gider de çölün ortasındaki Las Vegas'ı sana dünyanın merkezi diye yuttururlar.


Kendi yaşadığımız şehirin sınırındaki bir başka şehire gittiğimizde bile ne kadar çok değişik şeyler görüyoruz. Aynı dili konuştuğun aynı dine mensup olduğun aynı ırktan olduğun insanlarda farklı kültürler, acayip bilgiler, değişik tarzda tatlara ve yaşam tarzlarına rastlayabiliyorsak, hiç yurtdışına çıkmamış biri olarak küçük dünya'mın benim yaşadığım sınırların dışında kalan insanlarına karşı uzaylı gibi tanımlanamayan- mısır piramitleri kadar gizemli geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Merhaba Dünyalı Ben Dostum!

Teknolojinin varlığı ve onu en iyi kullananların önünde bayrak tutan Google abi varken elimizden tuttup ''Hadi attaa'' diyecek bir babayiğit beklemeye gerek yok. Gir Google'a gör dünyayı aga.

İlk çıktığı zamanlar sadece kendi evimin konumunu bularak gökyüzünden mahallemi izlediğim Google Earth ile dünyanın bir çok yerine yukarıdan baktım. Hatta babama gösterip ''Baba seni köye getireyim'' diyerek babamın doğduğu toprakları, onun ''şurada top oynardık, şuralarda ağaçlar vardı hepsine çıkar kuş yuvası yapardım, şu falancanın evi bu filancanın bağı'' diye bana çocukluğunu bulutların üzerine çıkıp aşağıya bakarak anlattığında içimde oluşan sıcacık bir hisle bu muhteşem programa,Google Earth'e kanım bir kaynadı pir kaynadı, fokurdadı, harlandı, offf offf bayıldım bu şeye =) 

Kendi mahallemi ve mahallede oturan güzel kızların evlerine işaretledikten sonra daha güzel kızların olduğuna inandığım yerlere doğru mouse'umu ittirdim ve kendimi filmlerde, haberlerde, dergi ve gazetelerde gördüğüm şehirlerin üzerinde buldum. Ama şimdilik güzel kızlar gördüğümü söyleyemem, Yukarıdan bakınca insanlar karınca gibi görünüyor =)

Google işi biraz daha geliştirdi ve Google Earht'e ilaveden şehirlerin içinden dolaşan tepesinde üçboyutlu kameralar taşıyan arabalarla bazı şehirlerin ara sokaklarını resmedip muazzam olan teknolojinin bokunu çıkarırcasına dünyanın sokağını,caddesini benim işe yaramaz bilgisayarımın ekranına kadar getirdiği Google Street View teknolojisiyle her yeri gezmeyi hedefliyorum. Ve bu maceralarımı blog sitemde detaylıca anlatmayı planlıyorum. Bu doğrultuda ilk seyahatimi New York'a yapıyorum. Bunun sebebi ise Google street view arabalarının en çok New York'tan görüntü alması ve neredeyse şehrin tamamını göstermesidir. Yani orada maceralar yaşayacak malzeme çok =)

NEW YORK TIMES MEYDANI GEZİSİ 


Bu resme büyütüp bakın.
Gökten New York'a Manhattan bölgesinin ve dünyanın en ünlü meydanına, 5. caddeye (Fifth avenue)  iniş yaptım. Bu şehire geziye bizim için manidar olan bir noktadan başlamak istedim. Levi's mağazanın önünden değil, yukarıdaki resimin en sağındaki cadde aydınlatma direğine asılı olan afişin olduğu noktadan başlayarak. HOŞGELDİNİZ lady is centilmen... =)
Ayrıca Levi's mağazasına girip bir kaç kot bakabilirsiniz nede olsa bizim g*tümüz kıymetli İstanbul'dan daha pahallı olacağını sanmıyorum =)

Her tarafta dünyaca ünlü markaların milyon dolarlık reklamlarıyla çevrili çok parlak ve devasa tabelalara baka kalmanız gayet normal. Televizyonda dizi arasına giren reklamlara sinir olanlar bu caddede o reklamların önünde hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. İnsan işte atsan atılmaz satsan satılmaz.

Bu caddede çok film çevrildi, Will Smith burada I Am Legend -  Ben Efsaneyim filminde bu caddelerde zombi avlıyordu. Şimdi o filmden bir sahnenin alttaki resmine bakalım ve reklamsız neye benzediğini görelim.
 Gördüğünüz gibi bir boka benzemiyor ama o kadar çok reklam koymuşlar ki şehir terk edildiğinde bile o büyük binalarda hala eskimişte olsa reklam görmeye devam edilirdi.

Ayrıca Tom Cruise o kısa boyuyla bu caddede Vanilla Sky filmde koşturuyordu. Hemde hiç bir zaman göremeyeceğimiz kadar boş bir şekilde..

İşte en başlarda dediğim gibi bize filmlerle kafalarına göre Times Square meydanını gösteriyorlar.Ayık olun, kanmayın. Gidin gezin görün...

Şehir çok kalabalık haliyle bu tarz metropol şehirlerin en büyük sıkıntısı Trafik ama New York geniş caddelerine ve her sokak çıkışına koyduğu trafik ışıklarının haricinde çok fazla trafik polisi eliyle koluyla trafiği rahatlatmaya çalışıyor. Bu polislerden çok fazla görebilirsiniz.
New York genelinde asfat yollar resmen feryat ediyor. Üzerinden o kadar geçen var ki bırakın araç trafiğini o kadar yaya geçse yolda asfalt kalmazdı ama New York Belediye başkanı Michael Topbaş anladığım kadarıyla bu konuda baya hassas sürekli yol yenileme çalışmalarına denk gelebiliyorsunuz. Taksiler ise aynı İstanbul'daki gibi buğday sarısı =)

Türkiye'nin bütün büyük meydanlarında olduğu gibi New York'unda en ünlü meydanında Atatürk Heykeli var. Şaka bir yana bu heykelin tam arkasında kurulu bir platform var, bazı çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
İnsanlar Resim çekiyoruz diye hayret ediyorlar. Herkes bize bakıyor :D

Times meydanına giden bilir, benim gibi gitmeden de bilebilen yüksek kültürlü insanlarda bilir. Ama dostum sen bilmiyorsan şimdi öğreneceğin şey emin ol hiç bir işe yaramayacak. Bak şimdi...
Bu meydana gidenler mutlaka gördüğü bazı filmlerde arkalarda görünen adeta bu meydanın simgelerinden daha daha doğrusu maskotlarından biri olan Robert Bruck var. Tek yaptığı şey külot ve kovboy şapkası giyip elinde bir gitarla şehri gezmeye gelen turistlerden resim çekme karşılığında para koparmak olan çıplak kovboy var. Ve ben bu gezimde onu çok kolay bir şekilde buldum.
Bu çıplak kovboy olarak bilinen adam gördüğünüz gibi yine beyaz donuyla şov yapıyor. 2009 eyalet seçimlerinde New York Belediye başkanlığına aday olmuştu.
"İlk kez California sokaklarında gitar çalmaya başladığımda, sadece 1 dolar 7 cent toplamıştım, sonra bir arkadaşımın tavsiyesiyle üzerimde sadece külotla gösteri yapmaya başladım ve akşam dolarla eve döndüm, Çıplak Kovboy böyle doğdu'' diyor.  Ve bana ilham veriyor. Beyler çıkarın donları para kazanmaya New York'a gidiyoruz. =) 

Şimdi sizleri aşağıdaki Manhattan videosunu izlemeye davet ediyorum. Video'da gördüklerinizden etkileneceğinize eminim.




Gerçekten bu sistemle oturduğun yerden gezmek çok kolay ama heryeri görücem herşeye bakıcam derseniz yorulabiliyorsunuz. Şuan çok yoruldum bir starbuck's bulup yorgunluk kahvesi içip dinlenmeye gidiyorum. 

Bu geziye çok kısa bir süre sonra başka bir başlık altında devam edeceğiz, Malum New york küçük bir yer değil daha özgürlük anıtını, central park'ı gezeceğiz. Ara sokaklarda kaybolup bu şehrin kokusunun nasıl olduğunu öğrenecek ve ne iş yaparsak buralarda yaşam süreriz sorusuna cevaplar arayacağız.

Sevgili dostlar bu kısa gezinin ardından yorumlarınızla yanlışları düzeltebilir, fikir verebilir, destekleyebilirsiniz. 
Hepinize New York'tan kucak dolusu sevgiler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder